19 Haziran 2010 Cumartesi

tatilde. endişeli. heyecanlı.

(Fotoğraf bana ait. Elim biraz dengesiz durmuş ama zaten benim piyano aşkımın dengeli olduğunu kim söyledi ki? x))
Sonunda bilgisayar açtım. Kaç gündür işim gücüm yok, öyle oturuyorum, dolanıyorum -boş işler memurluğu yapıyorum yani- ama bir türlü bilgisayarımı açmadım. "Ay şimdi 2 saat sürecek açılması, sonra başına oturdum mu da bir daha kalkmayacağım, morona döneceğim bütün gün." diyerekten bir süre bilgisayardan uzak kaldım. Neyse, fark edileceği gibi yine tema değiştirdim. Bloggercık sanki beynimi okudu. Bir girdim ki baktım yeni tasarım ayarları eklemişler. Kafama göre tema aramaktan sıkıldım ben de bloggercığın sözünü dinyeyip, sade ve kullanışlı olarak ayar yaptım kendi çapımda. Aslında daha sonra piyano temalı birşeyler yapmak istiyorum ama şuanda hiç onunla uğraşacak şevk yok içimde.
Şaka maka bu sene de bitti ya. Çok hızlı geçiyor bu seneler, çok hızlı büyüyormuşum gibi geliyor. Ayak uyduramıyorum sanki herşey çok hızlı. Güya 11sınıfı takdirle geçebilmek için çalışacaktım. Nerde... Neyse yine de teşekkür aldım, bir ara onu da alamayacağım diye korkmaya başlamıştım. Ama şimdi de düşük derslerim içime dert oldu. Malum seneye sınava gireceğiz ve sınav sonuçlarına okul notlarımız da etki ediyor. Aslında bu yüzden ortalama yükseltme sınavlarına girmeyi düşünüyorum ama bir yandan da korku basıyor. Ya yine tembellik eder de çalışmazdam. Bu sefer zaten düşük olan notu iyice düşürürüm, Allah korusun! Üstelik sınavlar için baş vuru bu cumaya kadar yapılıyor ve ben hala çok kararsızım. Bakalım ama eğer cumaya kadar kimya çalışırsam ve konuyu anladığıma inanabilirsem belki gidip son gün kayıt yaptırabilirim. Offf kimya of! Sınavlar da başvuruyu yakip eden hafta yapılacakmış. Bir de bu dert var.Benim hangi gün olduğunu kesin olarak öğrenmem lazım çünkü tam da temmuzun başında tatile gidiyoruz. Ya bir haftadan uzun sürüyorsa sınavlar. İçimden bir ses de boşver ya, ne bu kadar stres yapıyorsun. Girme gitsin, ne diye risk alıyorsun ki diyor. Karar verme konusunda çok beceriksizim.

Bu arada geçen pazartesi sınıftakilerle pikniğe gittik, gerçi sınıfın yarısı falan yoktu ama, çok eğelenceliydi. Tabii aksaklıkları saymazsak. Gerçi şimdi anlatırken hepsi komik, küçük anılar gibi geliyor. :D. Öncelikle 13 kişilik bir grupla pikniğe, içlerinden sadece bir kişinin yolunu bildiği biriyle giderseniz ne olur? Eğer ki rehberiniz aklı selim biriyse tabi ki de hiç birşey. Ama o rehber bizim arkadaşsa, yaklaşık 1 saat boyunca ellerinizde çantalar, poşetlerle yürürsünüz! Piknik alanına varamadık bir türlü.Gruptaki herkes deli oldu. Neyse iyi bir yürüyüşün ardından sonunda oturabildik ve masaları kurmaya başladık tabi herkes kurt gibi acıktı o kadar yürüyüşün üstüne. Ama bu sefer de başka bir sorun çıktı. Su yok! neyse yine rehber arkadaşla -sırf o daha yürüsün diye- bir grup su almaya gitti. Başka bir grup da çeşme aradı. Bu arada ben de domates soyuyordum ve üstümü batırmayı başardım :D. Üstelik bir de açık renk giymiştim üstümü.Ondan sonra zaten battı balık yan gider diye oturmadığım yer, sürtünmediğim çimen kalmadı :D. yok yok o kadar abartmadım ama bir de çimen lekesi eklendi üzerime, o doğru. Yemekten sonra bir enerji patlamasıyla yeterince spor yapmamışız gibi bir de voleybol oynayıp sonrasında da etrafı gezmeye çıktık. Bir ara yine bir kaç kişi bizden ayrıldı. Tatlıları ve artan bir kaç şeyi masada bırakmıştık. Gidip onları yemişler. Bu arada yan masadaki bir grup da bizim topu istemiş oynamak için. Bunlar da veririz ama bir şartla demişler, diğerleri geri dönüp sorduklarında topu bizim verdiğimizi söylemeyeceksiniz, birileri geldi burda yedi içti, onlardan aldık diyeceksiniz demişler. Bunlarda gülmüşler almışlar topu. Sonra o masaya gidenler geri yanımıza döndü. Biraz daha dolandık sonra hep beraber döndük masaya. yan masadakilerin topla oynadığını görünce bizim kızların tepesi attı. "Bir izin alsaydınız" diye laf attılar hemen. Onlar da aldık zaten diye terslendiler hemen. Kimden diyoruz. Cevap yok. En son hiç cevap vermeden topu bıraktılar gittiler. Durumu tahmin edenler olayın sorumlularına döndüler. Siz verdiniz di mi diye. Ama bizimkiler sonuna kadar inkar. En son yan masa piknik alanından gidince olayı anlattılar. Kızlar da böyle özür dilesemiydik gibisinden düşünecek oldular ama bizim şakacı lar hemen atladı "Boşverin ya onlar uymadı anlaşmaya" diye. xD. Biz de boşverdik. Sonra yine bir akıllımız bıçakla artık bilmem neyi kesmeye çalışırken parmağını kesti. Ama baya derinden kesti. Peçetelerle sarıyoruz, bastırıyoruz, kan durmuyor. En son başka bir akıllı kanı durdurur diye peçeteye tuz döküp bastı. O an yaralı arkadaşa baya acıdım çok canı yandı. Ama kan da durnu neyseki. Bunu birine anlattığımda, "niye tuz bastınız ya birinden sigara isteyip tütün bassaydınız. O da durdurur kanı" dedi. Evet, artık bir dahaki sefere için aklımızda olsun bu çözüm. Neyse en son toparlandık bu sefer o kadar uzun yürüdüğümüz yolu tekrar yürümedik tabi. :D. Artık akıllandık ya en yakın duraktan otobüse bindik. Nasılsa aktarma 21 krş. xD

İşte piknik macerası da böyleydi ama daha önemli bir maceram da var anlatacak ve henüz yaşanmadı. (Henüz yaşanmadığı halde buna nasıl maceram dediğimi ben de bilmiyorum.x))
Bu akşam ben sahneye çıkıyorum. Pi-ya-no! Evet, piyano çalacağım. Hem de seyircilerin önünde. Allah'ım sen yardım et! Çok korkuyorum ya çuvallayacağım diye. İnşallah iyi geçer. Sahnede çalacağım parça değil ama başka bir parçanın videosunu çekmiştim. Onu ekleyeyim (bir yerde biraz şaşırmışım ^^" çok takmayın olur mu?). Sahnede çalacağımı belki konserden hemen sonra eklerim (:
Yine Tchaikovsky.

Old French Song


Piano is love~

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder