26 Aralık 2010 Pazar

Sıkıntı...

Yurt hayatı, iyi, hoş,hatta şu ara bol ders çalışmalı. (aslında şuanda hazırlanıp, yurt yolunu tutmam ve çalışmaya devam etmem gerekiyor ama...)
Canım sıkkınlığı azalıyor sanki, eskisi gibi değil ama yine arada çok kötü hissettiğim de oluyor. Ne için çalıştığından emin olamamak, hayalimi bilsem bile gerekli çabayı göstermediğimin bilincinde olmak hep kendimle çelişkiye sürüklüyor beni. kendime daha fazla stres alanı oluşturuyorum. Sonuç: "yaa bırak sınavı git piyano çal *-*" isimli tatlı rüya peşimden kovalıyor...
Birileri sürekli bizim motivasyonumuzu arttırma çabasında, üzerimde çok fazla insanın emeğini hissediyorum. Ve beklentilerini karşılayamama, onları hayal kırıklığına uğratma korkusu ciddi bir ağlama isteği doğuruyor. Neden bende ters tepiyor bu tür şeyler hiç anlamam. İnsanlar hırs yapıyor, çalışıyor, bir şeylerden motive oluyor. Ama ben etütte test başına oturup sonra boş boş önümdeki kitaba baktığımı farkediyorum. Niye ders çalışamadığımı bir anlasam. OKSye hazırlanırken daha kolay geliyordu. Elimin altında o kadar çok imkan varken hepsini ziyan ediyormuşum gibi hissediyorum.
Bu aralar bir de birilerine bağırma, çağırma, kavga etme isteği geliyor içimden. Yurtta kalmaya başladığımdan beri sevgi kelebekliği yapıyorum :D. Orda kime kızılır ki? Anlaşamadığım hiç kimse yok, hele bir kaç tanesi tam kafa arkadaşlar. Gülüyoruz, şımarıyoruz, eğleniyoruz.. İçimde niye bir kavga isteği uyanıyor hiç bilmiyorum. (gerçi bazen bi kaç kişiyi iyice bir azarlamak istemiyor değilim ama, kendimi sakinleştirmek konusunda baya bir geliştim :))

Can sıkıntısı işte. tekrar McFly'a sardım ben de :D. Dönüp dolaşıp aynı şeyler oluyor sanki :D.
1 hafta 100 mblık internet paketini de her canım sıkıldığında youtube'dan McFly konser videolarını izleyerek bitirdim :D. Var mı böyle bir şey ya :D.
(dar kot gitmelerinden nefret ediyorum :| ama yine de müzikleri ve sahne şovlarını seviyorum işte :D)

Not: İlk 1,5 dksını falan atlayabilirsiniz, sahne arkasını gösteriyor biraz...



Evet, hala eski şarkılarına takılıyorum, yenileri pek sarmadı...

18 Aralık 2010 Cumartesi

99

99 güzel bir sayı di mi? Az mı acaba çok mu? Ortalama birşey heralde...
(eveeeet, belliydi zaten bu kız kafayı yemeye başladı...) :D
Gel, gelelim 99 sayısına nereden takıldık. Aslında ben takılmadım, o bana takılıyor. Yani uzun lafın kısası şu ki...
SINAVA 99 GÜN KALDI! Ehm, öhm... tamam sakinleştim. Biraz panik ortamı yapmak istedim, stresimi alıyor da :D.
Gerisayım yapanlardan değilim ama insanlar sayıp sayıp söylüyorlar. Aslında aklımın biraz  daha başına gelmesi için iyi oluyor gibi ama fazla kasılıyorum...
Ne seneymiş bu ya! her şeyi nasıl da tıkıştırmışlar. Okul gereksiz derslerin yazılıları, bütün günümüzün verimsiz geçmesini sağlayarak vaktimizi yiyişiyle bir dert, sınav hazırlıkları ayrı bir dert, mezun olmak bambaşka bir tane!
Yıllık yazmak/yazamamak. İşte yeni derdim. Keşke blog yazmak gibi olsaydı. Canım istediğinde, kendiliğimden yazdığım, iyi oldu mu olmadı mı diye stres olmadığım bir yazı... Ama nerdeeee... 7 Ocak'a kadar yetişmesi gerekiyormuş bir de!? Dün gece bir kararlılıkla başına oturdum, ancak 2 kişiye yazabildim. Daha 22 kişi var yazılacaklar listemde. Herkes yıllık isitor. Yazmam da diyemiyor insan. bu 22 kişinin yarısına ne yazacağımı hiç bilmiyorum. Bir şeyler yazabilecek kadar tanıdığımı bile sanmıyorum.
Ahh neyse napıyoruz şimdi? heh, hatırladım. Uslu öğrenci oluyoruz ve oturup kendimize süre tutup ygs denemesi çözüyoruz. Yükselecek o netler! Ve daha sonra da içinden nasıl çıkacağımı kestiremediğim yıllık yazılarına dalıyorum. Dua edin lütfen ilham gelsin, ders çalışma aşkı gelsin. Bir yardım yolu da örnek yıllık yazısı göndermek *-*. Elinin altında olan varsa, gerçekten çok makbule gerçer *-*. (Zaten bir sornaki aşama okuldan geçen senenin yıllığını alıp, tıkandıkça kopya çekmek.)