10 Ekim 2010 Pazar

Dıt-dıt-dııııt (meşgul tonu :P)

İki ayağım bir pabuçta bir yandan yurt için çantamı hazırlarken bir yandan da kaç gündür çok canım çektiği çin blog yazayım dedim. :D Şu yurt için hazırlık olayını bir pratiğe bağlamam lazım artık ya. Olmuyor böyle her hafta bi' acele, neye ihtiyacım vardı, ne alacaktım ben, tüh onu unuttum telaşından sıkıntı geldi. Şimdi de ne giysem kısmına takıldım. Bu da en zor kısım ya. Allah'tan hafta içi okul yurt arası sadece. Okul çıkışı bir yere gitsem de okul formasıyla zaten giysi derdi yok. Oh be :D.
Piyanomu, bilgisayarı filmlerimi özledim. Ve her haftasonu bu özlemimi gidermek bana pahalıya patlıyor maalesef. Yurttan dönüşte odama girdiğim anda başka bir alemdeyim. Sınavdı, çalışmaydı Hak getire... İyi ki yurda gitmişim yani :D. Evde kalsam ne olurdu acaba çok merak ediyorum.
Evet çevremdeki o kadar kişinin ardından dayanamadım ben de hasta oldum. Etrafımdakilerden gördüğüm kadarıyla genel olarak 2 hafta sürüyor herkesinki. İlk haftasını atlattım. Çok şükür, yatmam gerekmedi pek. Ama yine de bir yorgunluk hali ve hasta psikolojisiyle çalışamadım (kabul, azıcık da mızmızlanıp çalışmadım kısmı da var yani :D)
İlk defa bu hafta ağladım yurtta. Ama öyle böyle değil baya bir süre sakinleşemedim. Yani evi falan özlediğimden değil, her hafta çıkışım var, hafta içi de konuşuyorum falan. Öyle bir özlem durumu olmuyor. Ama birşeylerin biriktiğini hissettim içimde. Stres, sorumluluklar, ödevler, suçluluk duygusu... Baya yoğun bir duygu seliydi. Ama geçti gitti, rahatladım çok şükür. Ondan önce de bi posya "Uçurtma Avcısı"nı okurken ağlamıştım zaten. Ne fena kitapmış o ya. Ne kadar tuttum kendimi ama en son gene dayanamadım.
Neyse babamdan azar yememek ve metrobüste sürünmek zorunda kalmamak için artık eşyalarımı toparlayıp yurt yolunu tutmam lazım. Altında arabayla babanın bırakması da güzel iş ya :D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder