27 Haziran 2011 Pazartesi

Bu bitti, sıradaki lütfen!


Vakit bu vakit işte. Atlattım sınavları (öyle ya da böyle) attım kendimi dışarıya, kurtuldum beni kemiren o stresten. Kurdum tekrar bilgisayarımı masamın baş köşesine, kuruldum başına :).
3 LYS'ye girdim: Matematik, İngilizce, Fen. (İngilizce öylesineydi, şuanki halimle nasıl geçeceğini merak ettim. Seneye gazeteden çözmeyi düşünüyorum, aradaki farkı görmek için.)
Bence kötü geçti sınavlarım. Ama ne olacağı belli olmaz, hayırlısı için dua edip bıraktım gerisini Rabb'ime.

Eğer düşündüğüm kadar kötü gelirse sonuçlarım seneye tekrar hazırlanmayı düşünüyorum. İstedğim bölüme giremezsem bi anlamı yok başka bölüm yazmanın. Şuanda gözüm hiç yemiyor gibi ama mimarlık olmayacaksa başka bölüm istemiyorum. Fikrimin kolay değişeceğini de sanmıyorum. 5 yaşından beri dilimde mimarlık :D, baba inşaatçı olunca haliyle... Tabi sadece dilime dolandığı için bu kadr ısrar etmezdim. Tam vaktini bilmiyorum ama çok uzun zamandır gönlümdeki meslek de mimarlık. Çalışma şekli, koşulları, alanı... başka meslek bana uymazmış gibi.

Ve sıradaki sınav gelsin lütfen... :D Evet, bu sene sınavlarım bitmek bilmedi. Sırada ehliyet sınavı var. Henüz başvurmadım ama en kısa zamanda gidip halledeceğim o işi de. Bir yandan da biraz tırsmıyorum değil. Şöförlükte genel olarak kadınların erkeklerin gerisinde olduğuna inanan biriyim. Öyle zamanlar olur ki karşıdaki arabaya bakar, kesin kadın şöför, dersin yani. Bir yandan da kendime güveniyorum ama... bakacağız artık, ehliyeti alayım da, alışabilirsem kullanırım, yoksa iett'yle aramız fena değil zaten. :P

Pazar günü sınav çıkışından beri yürüyormuşum gibi hissediyorum. Çıkışta arkadaşımla buluşup istanbul turu attık. Gece geldim eve resmen :D.Allah'tan fazla azar yemedim, sınav çocuğu stresini attı işte bahanesinden faydalandım biraz. Bugün de başka bir arkadaşımla (+annesi ve ablası) cevo'ya gittik. (yani Cevahir AVM) Dünün yorgunluğuyla bugün zaten baya bi geç uyanmıştım. Uyandıktan bi kaç saat sonra arkadaşımı aramıştım, çıkmak için hazırlanıyorlarmış sen de gel dedi, tabi ben sınav zamanı kendini rahatlatmak için sınavdan sonra her gün gezeceğim diye geçiniyordum ya, tamam dedim. Normalde evden çıkacağım zamanlarda bi saat öncesinden falan karar veririm en az. Öyle hadi esti kafama çıkayım dışarı, pek benim işim değil. Ama bu sefer baya hızlıca da hazırlandım, çıkıverdim. Yine bütün gün gez gez, ayaklarım isyan etti. Ama çok eğlendik, değdi. :D
Bu gün de hemen hemen aynı saatte dönmüş oldum eve. Ama başımızda ebeveyn vardı u_u.

Sınav günü yaptığımız geziyi yarın (yani bugünün ilerleyen saatlerinde) anlatırım artık. Bol bol fotoğraf da çektik onları biraz PS'den geçirip koymak istiyorum. Şimdilik sadece bi tane koydum yukarıya, yazıya renk gelsin diye :D.

Sınav çıkışı halimiz: bitti. Bitti! BİTTİİİ!!! :D :D. Hadi geçmiş olsun hepimize.

14 Haziran 2011 Salı

Miyav.

Bi kedim olsa... Bir kaç ay önce bu fikre saplanmıştım. Deli gibi istiyordum kedim olmasını (bu yaşa kadar kendimi hep köpek insanı olarak bilmeme rağmen). Ama olmadı. Kardeşimle çok ısrar ettik, gece gündüz yalvardık ama en son benim de vazgeçtiğim nokta bahçesiz bir evde kedinin rahat etmeyeceğini kabullenmek oldu. Tabi bu benim vazgeçtiğim nokta. Annemlerin bin bir tane bahaneleri vardı zaten.
Böyle uzun, turuncu/beyaz, yumuşacık tüyleri olan bi kedi hayal etmiştim hep. Ama kısa, gri tüylü, eğik kulaklı bi minik tavlamıştı beni geçenlerde. Cinsini unuttum. Annemle alışveriş merkezine gittiğimizde, otoparktan çıkarken bi petshop vardı orda görmüştüm. Tabi o sıralar ben annemi ikna etmeye çalıştığımdan yalvar yakar bakmaya gittik vitrine. Bi baktım annemin surata, yavrulara bakarken nerdeyse benim kadar mutlu görünüyordu. Onları severken bana sunduğu bahaneler aklında yok gibiydi. Ama o sevimli yaratıklar gözünün önünden gider gitmez, geçek hayata döndük tekrar.
Sonuç olarak şimdilik kedimiz ya da köpeğimiz yok maalesef. Ama bari peluş oyuncaklarımı bırakın bana di mi? Ne kadar büyüsem de o sevimli, yumuşacık, irili ufaklı mutluluk kaynaklarından vazgeçemem. Peluşlar oyuncak değil bence :D. Biblo gibi bişey onlar. Ama daha iyiler, çünkü sarılabilirsin. Ve benim için bu özellik vazgeçilmez. Yastıklara sarılmayı da severim ama peluşlar daha güzel :). He, ne diyordum? Evet, peluşlarımı verin bana bari. Sene başında yurda gitmemi fırsat bilen annem toz tutuyor diye kaldırmış peluşlarımı ve o zamandan beri haber alınamadı kendilerinden. Unutmuş nereye koyduğunu. Evde zibilyon tane hurç var. Bazalara falan baktım ama bulamadım, pff. Zaten sarılacak boyda 2 tane peluşum vardı. 2'si de köpek :). Biri 50 diğeri de 80 cm civarıydı. Küçük olan arkadaşımdan hediye. Büyük olansa daha eski, para biriktirip almıştım. Ama öyle çok eski falan değil yani. Yine eşşek kadar kızken aldım. Babam bu yaşta ne oyuncağı alıyorsun diye başımın etini yemişti ama vazgeçiremedi :D. Bilgisayarımda fotoğrafı vardı ama formatta gitti. Yani ancak tekrar bulabilirsem fotoğrafını çekip buraya koyacağım. Ama bulamazsam da geçen gün pembe bi fil görmüştüm. Pembe olması pek tercihim değil (köpeklerden büyük olan krem rengi, küçük de kahverengiydi) ama sevimli duruyordu. En güzel yanı da kucaklanabilir boyuttaydı. Her an gidip onu alabilirim. :))

13 Haziran 2011 Pazartesi

İstanbul'da olan var mı? Sizce de uyumak için biraz sıcak değil mi? Aslında daha beterleri de oldu, buna şükür ama odam şuanda çok boğucu. Bütün gün pencerenin açık kalmasına rağmen havasız olmasına da bir anlam veremiyorum. Pencereyi açıp mı yatsam? Geçen yaz yaptığım gibi çıkıp terasta yatmak istiyorum ama dışarısı esiyordur, bi de hasta olurum şimdi yok yere... Neyse ben hala bi uyku düzeni tutturamadığımdan şimdi koyun saymayı deneyeceğim sanırım. İyi geceeler ...ZzzZzzzz...
Annemle hava alalım diye çıktık balkona oturuyoruz. Manzaramız da çatılar ve tv çanakları...
"Sanırım asıl sorun, benim için gözyaşlarımı silecek birinin olmaması..." gibisinden saçma bi duygusal haldeyim şuanda. Allah korusun, kimsesiz falan da değilim. Çok şükür. Ee ne benim derdim? Birisi beni çözsün, bana söylesin istiyorum. Kafayı yicem neyim var ya?! Psikoloğa gidesim var. İstiyorum bunu resmen, çok istiyorum, gitmek istiyorum psikoloğa.
"Şunu kafaya taktığın içln böylesin, bunu yapma, ona şöyle yaklaşmayı dene" biri beni böyle yönlendirse herşey iyi olacakmış gibi geliyor.
Kafamın boşalmasını ve bir kitabın başına oturduktan 10 dk sonra kalkmamayı istiyorum. Test çözecekken elimdeki kalemin ancak resim çizmeme yaraması sinirimi bozuyor artık.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Demin telefonumdan meymenetsiz ruh halimi ve koltuğun kenarına çarpan ayak parmağımın acısını yansıtan bi yazı yazdım. Tam göndercektim ki... 'cancel'a bastım. T-T hani yazının bi değeri olmasa da siniri bozuluyor insanın, o kadar dökmüşüm kelimelere. Belki bi kaç saat sonra aynısını tekrar yazabilirim de, belli olmaz.
Ahhh ahhh nerde benim bilgisayarım. O böyle yapmazdı. Taslak atardı, emin misin derdi, 'bak günah benden gider'e kadar getirirdi... Ruhsuz telefon!
(evet psikolojim de bozuldu, çok mu belli oluyor?)

5 Haziran 2011 Pazar

A Floynter Production

Karşınızda Dougie Poynter ve Tom Fletcher. Videoyu demin buldum.


Videoyu nasıl çekmişler ya? Nasıl öyle sabit ilerliyorlar? Neye binmişler öyle? Bilen, fikri olan?

Kaç gündür canım sıkkın. Stres, çalışamama kabusu, sivilceler derken son iki gündür biraz daha rahatladım, çok şükür. Dün bir arkadaşımla mesajlaşmak iyi geldi. Aynı durumdaki insanlar birbirini teseli etmekte iyi oluyor genelde. Gerçi durumumuz tam olarak aynı değil, o çalışabiliyor ama neyse. Bni vuran lafı da şu oldu: "Bu sınava bir daha hazırlanacak olsan bile bundan daha fazla çalışmazsın ki. Senin yapın bu." Evet, haklı olduğuna inandım ve biraz da olsa rahatladım. :)
Ve bu gün bu videoyu izlemek beni bilmediğim bir nedenle mutlu etti. He bi video daha var onu da alta ekleyeyim. McFly ve David Garret Popstar to Operastar programında birlikte çalmışlar. Geçen sene McFly'dan Danny katılmıştı o programa, yarışmacı olarak. Opera performansı beni cidden şaşırtmıştı. Adamda iyi ses var ya :). David Garret'ı da daha önce youtube'da görmüştüm ve hayran kalmıştım. Dünyanın en hızlı keman çalma rekorunu kırdı. Dehşet bir yetenek, kemanı cidden konuşturuyor. Bu insanların beraber performansını görmek cidden mutlu etti beni :D. Twitter'dan takip ettiğim için McFly'ın programa çıkacağını biliyordum ama David Garret süpriz oldu, harika bir süpriz. Program bi kaç saat önceydi, bu kadar çabuk youtube'a düşmesini ne kadar seviyorum anlatamam. :))