23 Şubat 2011 Çarşamba

Boğaziçi'ne mi? Boğaziçi'ye mi?

Günün sorusu bu oldu işte. Boğaziçi Üniversitesine geziye gittik bugün. Off ya orda mimarlık bölümü olmadığı için üzülüyorum biraz. Boğaziçi'nde okumak cidden çok hoş bir fikir olarak yerleşti aklıma. Öncelikle benim gibi biri hem-men deniz manzarasına, etrafın yeşilliğine ve binaların güzelliğine kaptırıyor kendini zaten. Üstüne bir de okulun tanıtım videosunu izlettiler bize. İki tane öğrenci de bir şeyler anlattı, sorularımızı yanıtladı falan. Dinlerken hayalimde kurduğum üniversite hayatı bu işte diye düşündüm ama o hayal bence hayal olma özelliğini koruyacak. Hep öyle olur zaten...
Yarın da İTÜye gideceğiz. İnşallah geç kalmam. Dünküne geç kalmıştım, servis benden 5-10 dk erken davranmıştı ve böylece Marmara Üniversitesini gezme şansımı kaçırdım. Ama giden arkadaşlarda çok da iyi bir izlenim bırakmamış :D. O yüzden üzülmedim kaçırdığıma. Zaten geziyi kaçırınca kimse yok diye okula da gitmedim. Evin anahtarını da almamıştım aksi gibi (bu hafta yurtta kalmadım.). Babam uzak bir yerde işi varmış, oradaydı. Kardeşlerimden birinde anahtar yoktu, diğerinin okulunun yerini bilmiyordum. Annem de işte olunca eve gitmek hayal oldu. Ama fena da olmadı. Kardeşimin çıkış saatine kadar oyalanıyım diye Forum İstanbula'a gittim. Ve tabi IKEAya da uğramasam olmazdı :D. Ohh, aylak aylak dolaştım etrafta iyice serseri oldum :D. Mağaza mağaza gezdim ve gördüğüm nerdeyse herşeye içim gitti. Kredi kartını kontrolsüz kullanacağım diye ödüm koptu :D. Ama IKEAda kimse tutamaz beniii :D. Odama bir şeyler alma fikri zaten garip bir şekilde çok mutlu ediyor beni. Duvara yapıştırılan kare aynalardan (4'lü) aldım. Odamda ayna olmaması sinir ediyordu beni zaten, fiyatı da ucuz görünce... Onun dışında 1 tane büyük 3 tane de küçük hasır kutu aldım. Odamdaki gerekli gereksiz eşyaları kutulara koyduğumda odamın düzenli görünmesine bayılıyorum. Ve tabi kutuların görüntüsündeki estetiğe... Küçük olanları çok tatlı :):) -en küçükleri küpe kutum oldu. Ve son olarak iki tane de yastık, krem-kahve tonlarında puantiyeli... aslında aldığım şeylerin fotoğraflarını çekip koymak istiyorum buraya ama bu saatte uğraşamam gibi geliyor. Onun yerine odamda sadece süs amaçlı duran ama üstünü büyük bir zevkle doldurduğum mantar panomun bir fotoğrafını koyayım. Geçen gün fotoğraf makinesini denemek için çekmiştim. Ivır-zıvır panosu...

McFly'ın Radio:ACTIVE albümünde kullandıkları çizim ve bi kaç tane de karalama, çizimimsi şey işte...
Cnbc-e degisinin eski bir sayısının kapağı, Dexter'ın oğlu Harrison... Yirim.

Converse anahtarlığım. Üstündeki açma halkalarını 9. sınıfta toplamıştım, üzerlerine sınıftaki herkesin adını yazmıştım :). Kola içmeyen biri olarak insanlara kola içirip, onlar şifreyi aldıktan sonra açma halkalarını toplamak biraz zor olmuştu :D. Bir de bağcığında arkadaşımla aldığımız "best friends" yüzüğü asılı.
Laleler... *-* ve "rahatsız etmeyin" uyarısıyla Dexter :D.

Photobucket
Bu ortadaki kızı seviyorum ya :D. Sinsi gülüşü hoşuma gidiyor. Normalde çizimlerime pek karakter yükleyemiyormuşum gibi gelir, bu biraz istisna :))

Ve bugün hakkında kendime hatırlatmam gereken şey:
Çığlık atacak bir yer bul kendine! Ya da insanların seni sinir etmesine izin verme...

8 Şubat 2011 Salı

://

Canım sıkılıyoooo! ://
paslanmışım da zaten =.=


Fotoğraf: Echohowdy

4 Şubat 2011 Cuma

Çalış-

Tabiri caizse yumurta kapıya dayandığında çalışmak, bana lise hayatının kattığı birşey. Eskiden de ertelerdim çoğu şeyi ama bu kadar değil yani, bilmediğim bir konuyu sınavdan önceki gece öğrenmek yeni bir özellik... Zaten şu YGS denen baş belası şeye sınavdan önceki geceler çalıştığım gibi 1 ay çalışsam bütün konuları rahat rahat bitirirdim heralde. Ama işte bunu yapabilmem için bu sınavın da iyice yaklaşması gerekiyor ve yaklaştı da. Silkelenip kendime gelme vakti... Ve bu geceden itibaren başlıyorum. Kahvemi içtim, müziğimi açtım, test kitabımı aldım ve sabahlamaya niyetliyim. Verimli geçer inş...
Telefondan yazdığım için link veremeyeceğim ama (bilgisayarı açsam bi daha kapatacağımdan şüpheliyim de...) dinlemenizi tavsiye ederim -youtube'da aratmanız yeterli:
McFly - Nowhere left to run (özellikle bu dinlemeye başladığımdan beri sürekli dilime dolanıyor.)
McFly - That's the truth
Yeni şarkılara da ısınmaya başladım sanki... :)

3 Şubat 2011 Perşembe

Fotoğraf çektirmek...

... bir tür kabustur aslında. Ama bugün biraz farklıydı. Yıllık fotoğrafı çektirmeye gittim bugün. Aslında okulda gruplar ayarlanmıştı ve herkese gideceği zamanlar söylenmişti ama ben okulun son haftası gitmemiştim ve beni umursayan tek bir arkadaşım olmadığından (evet biraz sinirliyim o konuda) hiçbir şeyden haberim yoktu. Taa ki dün yıllık komisyonundaki bir arkadaşım "yıllık fotoğrafını çektirmemişsin, cumaya kadar çektirmen gerekiyor." diye mesaj atana kadar. Neyse ama benim gibi çektirmeyen biri daha vardı da anlaşıp onunla beraber gittik bugün, yanlız kalmadım. (tek başıma gitsem kabusum olurdu heralde. annemle babamın da işi vardı zaten götürücek biri yoktu.)
Fotoğrafların nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Tek hatırladığım eğelenceli olduğuydu. Fotoğrafçı işini biliyordu. O kadar direktifinin arasından kendime gelemeden başka bir poz verdiriyordu. Biraz şapşal hissettim ama eğlendim :D. Fotoğrafları görmedim, fotoğrafçı okulla anlaşmalı olduğu için okula yollayacaklarmış küçük bir katalog gibi bir şey heralde. Ordan seçecekmişiz. Neyse işte bu iş de bitti böylece...

Kredi kartım var! :D. Aslında abartılacak bir şey değil ama benim abartasım var :D. Babam ek kart çıkarttırdı, eh, o kadar ısrar ettikten sonra... :D. Ve kradi kartımın şekli de çok ilginç, çok hoşuma gitti :). Sanırım bunu yanlışlıkla seçmiş, ya da banka öyle ayarlamış bilmiyorum ama çok hoşuma gitti. Bonus şeffaf...
Böyle bi' şey işte.

Ve muhteşem(!) olay, dershanenin sıkı yönetim kampından döndüğümden beri yine tembellik yapmaya başladım. Ne güzel değil mi? Hiç akıllanacak mıyım acaba, çok merak ediyorum. Salağın önde bayrakla gidenlerindenim.