20 Temmuz 2010 Salı

Yağmur.

Yağmur yağıyor! Yaşasın! Sonunda bir serinlik... Odama hava giriyor! Pencere açık olduğu halde tüllerimin kıpırdanmaması iyice sinir bozucu olmaya başlamıştı. İçeri rüzgar gireceğine çeşit çeşit kanatlı böcekler ve en siniri de sinekler giriyordu. En azından şimdi serinliyorum. Yağmurda ıslanasım geldi ya. Çıksam mı acaba dışarı...

19 Temmuz 2010 Pazartesi

~

Ne kadar dinlersem dinleyeyim hiçbir değişme yok. Sevmedim. Nefret ettim. İlk dört albümden sonra bu ne ya? Öhmm... Neyse bu konuyu Aralık'a kadar kapatıyorum. O zamana kadar klasik müzikle kafayı bulacağım. o.ô
Şaka bir yana seviyorum klasik müziği ya. Sanırım bu sene de test çözerken falan iyi gider. İyisi, ben bu sene daha çok klasik dinleyeyim. Piyano dinleye dinleye de Nodame Cantabile izleyesim geldi be...

House! ♥ 2. sezonu bitirdim~ (Gece gündüz izlersem tabi biter o.ô) Neyse önümüzde daha 4+ sezon var :D.

Bu iş böyle gitmez. Bugün yarın gidip piyano kursuyla konuşup, en azından dershane açılmadan önce kalan şu son ayımı değerlendirmem lazım. Eğer mümkünse haftada 2 ders isteyeceğim. Beni ancak oyalar. Ve kursa gidemeyeceğim önümüzdeki 1 sene için tatmin eder biraz.

18 Temmuz 2010 Pazar

Böhü...

Ve azmettim, buldum. Belamı buldum! (tepkileri bir mantığa bağlamak isteyenler bir önceki postu okuyabilirler...) Korktuğum başıma geldi. Evet eminim artık daha çok sesleri çıkıyor ve daha çok tanınacaklar ama benim istediğim grup olarak değil! Pff... Hayır ya bunu niye yapıyorlar! Niye grubun tarzını alıp en sevdiğim şeklinden, en dinlemediğime dönüştürüyorlar ki? Acaba sorun benim zevkim mi merak ediyorum. Etrafta bu tür duyup duyup en son aklınızda 2 kelimenin ve bir melodinin kaldığı şarkılardan... Umarım sadece bu single böyledir ve bütün albümün içinde en azından bir tane dinleyebileceğim şarkı çıkar. T.T
Resmen hayallerim yıkıldı ya. Yok, artık dolanamayacağım etrafta "McFly McFly" diye çığırarak. Eski şarkılarıyla idare edeceğim bu gidişle. Ya da bundan sonra Simple Plan'e daha çok takılacağım. Aslında kalite olarak Simple Plan daha iyi sanırım. Ama bu McFly oğlanlarının bir sempatikliği vardı ya. Bekliyordum ben bunlardan yeni gelişme, ilerleme falan. İşte karşımızda gelişme... Bunlar da bozdular. Yok arkadaş ben bundan sonra yeni grupları takip etmem. Adam akıllı, görmüş geçirmiş, aynı çizgide kalmışları takip edeceğim. T.T
Artık son ümidim Aralık'taki albümde belki hoşuma gidebilecek bir şarkı bulmak~

Yeni single: Burada...

Eğer siz de bu tarzı beğenmiyor ve benimle aynı duyguları paylaşıyorsanız, yandaki widget'tan P.O.V'u dinleyebilirsiniz~ Bunun üstüne iyi gider...

Yeni MCFLY! Yine McFly :)...

Yeni logoları nasıl? Ben çok beğendim. Sade ve şık. Cool... :)
Ne olur sanki biraz da Türkiye'de sesleri duyulsa. "Ses gelmiyorrr! Güm-güm-güm!". Şöyle gidip D&R'a albümlerini alabilsem. Sırf posterleri var diye abuk sabuk dergileri alsam. Konserleri olsa da gidebilmek için kendimi yırtıp babamla kavga etsem. Ne bileyim işte birazcık "fangirl" takılabilsem. *Yine yanlızkalmışhayran sendromu*...

Yeni albüm çıkartıyorlar *.*. Sonunda! Bekle, bekle meraktan çatlıyorduk. Elimdeki şarkıları dinleye, ezberleye suyunu çıkarttım. Eylül'de sanırım bir single'ları çıkıyor. Party Girl. Albüm de Aralık'taymış. Albümün adını henüş açıklamamışlar ama bir isim belirlemişler. Herkesin sevip benimsediğinden emin olunca açıklayacaklarmış. Ama bu haberleri okuduğum yerin altındaki yorumlar pek iç açıcı görünmedi bana. En azından bir kısmı. Biri eski McFly'ı istiyorum diye bağırmış, biri hiç sevmedim falan yazmış. Gerçi çok yorum yoktu zaten yazının altında. He, bu yorumlar nerden çıktı diyorsanız, bir radyo programında yayınlamışlar single'daki şarkıyı. Ama ben daha dinleyemedim maalesef... Kafayı yiyeceğim ya. Bulamıyorum. o.ô


Ayrıca eğer okuduklarımı düzgün anladıysam, bomba gibi bir de fan sitesi yapım aşamasında şuanda. Habere göre single'la aynı zamanda açılacak site de.







O kadar umutlandım yeni albüm diye. İnşallah beğenirim, severim. Umarım o yorumlar abartıdır ve "çooook" büyük bir değişim yoktur. o.o

16 Temmuz 2010 Cuma

Boğuluyorum.

Odam hava almıyorrrr! Pencerem 7/24 açık ve yine de odam havasız ve üstelik sıcak. Aynı hamama döndü ya. Bilgisayar başında zor duruyorum. Boncuk boncuk terlerim akıyor. Geçen gün masa üstüne konan küçük fanlardan görmüştüm. Babama yalvardım alalım diye. Arkadşımda var, hani çok serinletmese de şu durumumdan iyidir. Ama yok adamın inadı tuttu yine, işe yaramaz onlar diyor. Otur salonda serin orası.
Bilgisayar başında serinlemek için lıkır lıkır soğuk su-meyvesuyu içiyorum, dondurma yiyorum, alıyorum elime dershanenin ödev kartonunu (hani şu hiç kullanmadığım xD, şimdi işe yarıyor...) yelleniyorum. Ama yok! Aman be başlayacağım bilgisayarına da, kalkıyorum başından. Zaten canım da sıkılmaya başlamıştı. Balkonda oturacağım ben. Alırım elime kitabımı, annemin ev yapımı buz gibi vişne suyunu... *.* Ohhh... Şimdiden bir serinlik geldi.
Aha buldum! Akşam akşam ne balkonda kitabı o.ô? House izleyeyim ben. Takarım televizyona dvdmi, balkondan görünüyo televizyon zaten. Bir yandan püfür püfür essin... Ben de House izleyeyim~ *.* (2. sezondayım, bir kaç güne biter ama bu sezon da  :D)
Yay! Dizikolik ben~  :P

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Tatil Günlüğü

Tatilden dönüş... Yenilenmiş hissediyorum kendimi. Bir süre farklı bir ortamda yaşamak iyi geliyor insana. Hergün aynı odada aynı masada aynı bilgisayarda aynı televizyonda aynı yatakta... Bu monotonluğu kırdığında insan yenilenmiş hissediyor sanki. Aslında buna tam uyan kelime yenilenmiş mi bilmiyorum ama "farklı" olduğu kesin.

Neyse, tatildeyken günlük tutmak istedi canım hep. Ben de bu amaçla cep telefonumu kullandım. (Bu telefonun tuşlarına alışmak biraz zordu sanki tabii fazla mesaj yazmadığım için. Ama bu gevezelikle günlük tutunca artık çok rahat oldu.)
Aslında aklımda bloggerın cepten kayıt gönderme özelliğini kullanmak vardı ama o özelliği aktifleştirmeyi bir türlü başaramadım. O yüzden buraya kendim yazmak zorumda kalıyorum. İnşallah tahmin ettiğim kadar gevezelik etrmemişimdir. Yoksa bu kaydı ne zamana bitirebilirim bilmiyorum. Okumaya niyetli olan varsa... Allah kolaylık versin! xD

5 Temmuz

Taaaatil!

Aydın'dayım. Tatildeyiz. Ve telefonum şuanda günlük görevi görmekte. Elime geçen ilk fırsatta bunu bloga aktarmayı düşünüyorum. (ve başardım saonunda :D) Ne zamana olur kestiremiyorum ama. Şuanda 5 Temmuz gecesi. Biraz önce sahildeydik. Buranın sahili çok güzel, deniz-kumsal ve hemen bitiminde yeşillik alan... Bu gece sahilde canlı müzik vardı, bir grup çaldı -akustik gitar, bas gitar, bateri ve kanun. İlk defa bir grupta klavye yerine kanun gördüm. Dha önce başka çalgılar görmüştüm klavye yerine ama kanun ilk oldu. Güzeldi ya yakışmış :). İstek parça falan da çaldılar. Ben tam kardeşime diyordum, git sen de söyle Yalın'dan Meleklerin Sözü Var'ı çalsınlar diye, çalan şarkının bitiminde (ben daha kardeşimi gitmeye ikna edemeden) istediğim şarkı çalmaya başladı. Mutlu~ :). Neredeyse onbir buçuğa kadar çaldılar sanırım. Babamın bütün "hadi kalkın gidelim artık"lamalarına rağmen sonuna kadar oturup dinledim. Ama başını biraz kaçırmıştım bir de bir ara pamuk şeker (*.*) almak için ayaklandım o kadar. Grup gösterisini bitirdiğinde dinleyicilerden bazıları saatin kaç olduğunu hiç kafaya takmadan, hızlarını alamayıp bu sefer bilgisayardan şarkı açtırttılar animasyon ekibine. Oyun havası. Millet resmen kalktı döktü kurtlarını. Ben öyle pek oynayabilen bir tip değilimdir. Kaldı ki oynamam da.
Neyse güç bela babamı ikna ettim sahilde biraz yürüyelim, oturalım diye. Hava çok güzeldi ya. Yıldızlar o kadar çoktu ki bir yıldız haritam olsa teker teker hepsinin adına bakasım geldi. Aslında bu yazıyı da orada otururken hem açık havada hem de olay mahalinde yazmak istiyordum ama babam hiç beni bırakır mı orada tek başıma oturmam için. (kurtlar yer beni sonra di mi?) Neyse o da içimde bir ukte kaldı. Belki yarın sırf bunun için erkenden gider, oturur sahile yazarım :). 
--------------------------------------------------------------------------------

7 Temmuz

Hala Tatilde...

Maalesef bu sefer de sahilden yazmıyorum. Bakalım gitmeden önce sahilden yazabilecek miyim, çok merak ediyorum. Ama sırf yazmış olmak için oturur iki satır yazarım :). 

Tatili boşa harcadığımı hissediyorum biraz. Havuza gidiyorum, toplasan 2 saat yüzüyorumdur. Sonra gölgede oturup kitap okuyorum. Biraz sıkıcı değil mi? Nedense güneşlanmeyi hiç sevmiyorum. Bronzlaşmak da pek ilgimi çekmiyor. Ama tatile geldiğim de belli olsun, biraz kararmam lazım en azından di mi?
Bugün solumdaki 2 şezlonga 2 tane bebek geldi. Çok tatlıydılar. (Maşallah) Biri kız biri oğlan, kuzenlerdi. Oğlan aşırı tatlıydı ama ya. Erkek bebekler neden ve nasıl bu kadar tatlı oluyorlar?
Adı Doruk. Belki yarın tekrar görürüm havuz kenarında, bana biraz alıştı gibi olmuştu. Hele de uykudan uyandığında... Annesi yemek yemeye gitmişti biraz daha uyur öyle diye. Biraz rahatsız oldu uyuduğu yerden galiba, döne döne uyandı. Ağlamaya başladı. Beyefendi pek de sulugözdü. Huysuzlanıp yerinden kalkmaya çalıştı, az daha düşecek diye ben de ayaklandım. (bana kitabımı bir kenara bıraktıran etken :)) Oturduğumuzdan beri bana yüz vermeye beyefendi kucağıma geldi sonunda. Bir oraya bir buraya küçük beyin parmağı nereyi gösteriyorsa dolandık. Neyse sonra yerimize döndük, annesi de geldi falan.
Şuan odadayım. Televizyonda saçma sapan bir film var ve biz de nedense izliyoruz. Ama uykum geldi...
--------------------------------------------------------------------------------

8 Temmuz

Durumu Sabit.

Hala tatildeyim... Şuanda ayın 8'ini 9'una bağlayan gecede saat 1'e doğru ilerlerken kaldığımız otelin bahçesinde, çocuk parkındaki salıncakta sallanırken yazıyorum. Evet, yine telefonum günlük modunda. Başım döndü ya sallanırken yazmak pek iyi bir fikir değilmiş. Aslında sahilden yazmayı planlıyordum, malum. Ama sahil çok kalabalıktı, sevmedim. Burası sakin, bir de parkın huzurlu bir havası varmış gibi geliyor. Ağaçlar var burada, salıncaklar falan tahtadan, yer kum... Sevdim burayı. Aslında şuanda bindiğim salıncak da klasik tek kişiliklerden değil, karşılıklı iki bankın salıncak hali gibi. Eskiden de binmiştim bunlara, demir olanlarındandı. Ama teknoloji ilerlemiş arkadaş. Bizim eskiden bindiklerimizde bu şeyler sallansın diye ya dışarıdan biri sallar sallar sonra atlardı tekrar salıncağın içine ya da içindeyken ayağa kalkar, sallamaya çalşırdık. Bir ileri, bir geri... Benim bu bindiğimdeyse salıncağın 4 tutacağının tabanına bağlandığı kısımlar menteşelenmiş, oynayabiliyor. Ve bu sayede sen ayağınla tabanı azıcık ittirdiğinde sallanabiliyordun. Ben de bu düzeneği yeni gördüm. (ya da önceden gördüm de hatırlamıyor da olabilirim. ama şuan hafızamda burası ilk :D) Çağın gerisinde kalmışım gibi hissettim biraz :D. Hava güzel, ama saat geç. Bu yüzden mecburen birazdan odaya dönmek zorundayım. Babamın buraya bu saatte geldiğimden haberi olmasa daha mutlu bir tatilim olabilir sanırım xD.
--------------------------------------------------------------------------------

9 Temmuz

Ve Zaferrr!

Sonunda sahilden yazıyorum. :D. Hani hep derler ya "Burada yıldızlar daha parlak görünüyor "diye. Sanki insanın her mekan değiştirdiğinde gittiği yerdeki yıldızlar hep daha parlak gelir. Ama burada cidden öyle. Gerçi bizim evin balkonunda yattığnda gökyüzü açıksa baya yıldız görünüyor ama burada başka sanki. Ufuktan yükseldikçe lacivertten siyaha dönüyor gökyüzü. Parlak küçük noktalar çok şeker. 
Vee beklenen çağrı... Babam arayıp odaya dönmemi söyledi. Böylece bu sefa da burada biterrr...
--------------------------------------------------------------------------------

11 Temmuz

Bitti...

Tatil bitti... Nedense şuan kendimi dinlenmişten çok yorgun hissediyorum. Dönerken İzmir'e uğrayalım dedik. Annemin arkadaşındayız şuanda, İzmir'de. İnsanın ebeveynlerinin böyle kafa dengi, metrak arkadaşlarını görmesi çok hoş oluyor. Hele beraber üniversite anılarını dinlemek bambaşka :D. Sanki annemi "anne" olarak değilde ayrı bir insan olarak tanımaya başlıyorum. Cidden hoş ve garip bir olay.
Bu arada tatilin son günü kullanmadığım aktivite mi diyim işte ne denirde onlara -aklıma uygun kelime gelmiyor- olabildiğince hepsinden yararlandım. Yani bir gün içerisinde resmen, biraz ondan biraz bundan derken ortaya karışık birşeyler yaptık. Zaten otelde bile adım başı annemin arkadaşı, ne geniş çevresi varmış :D... Son gün de arkadaşının benden 1 yaş küçük olan kızıyla takıldık. Zaten bu ortaya karışığı tek başına yapsam zevkli olmazdı. Hele bir buharlı odaya girmişiz ki... İçerisinde yanıyorum sandım bir ara. Hele ayaklarım... (terlik olmasına rağmen) Sanki ateşim üstünde yürüyorum. Zor attık kendimizi odadan. 2 farklı sauna vardı, biraz ona biraz öbürüne girdik. Birinde mentol kokusu vardı. Bir ara burnumu deliyor gibi hissettim. çok fenaydı. Yine de güzeldi. Orada da olabildiğince uzun kalmaya çalıştık. E bu kadar mentol çektikten sonra bu kış normalden az hastalıklı geçer inşallah. Yani yine tam hastalıksız diyemiyorum da. (tabi insan hastalık hastası olunca...)

Akşam da yine o geçen gün sahilde çalan grubun konseri vardı. Ama bu sefer sahilde değil, sahnede. Yine güzeldi ama bu sefer daha az rock parçası vardı. Gerçi grubun tarzından dolayı söyledikleri bütün parçalar rock gibiydi :) sıkılmadım yine yani. Başından sonuna kadar dinledim.
Bugün de tatil bitti işte. Macera bu kadar, bakalım yazın geri kalanında hiç hareket olacak mı... Daha arkadaşın yazlıklarına da gidemedik beraber. Onun dışında da heralde yine hareketsiz ve boş geçecek gibi yaz... 
--------------------------------------------------------------------------------

12 Temmuz

Kafein.

Yok abi ya kafein bana yaramıyor galiba. En sonunda anlayabildim bunu. Ama kahvesever biri olarak bu bilgiyi bir kafeye girdiğimde hafızamdan siliyorum sanırım.
Okul için uyanıp da kendime gelemediğim zamanlarda da içtiğim nescafeler pek iyi etki bırakmıyorlardı. Ama içmesini çok seviyorum ya, tadı çok güzel. Yoldayız şuanda İstanbul'a dönüş yolu -tahmin edin neye yazıyorum :D. Biraz önce kardeşlerim ve babam dünya kupası maçını izlemek istedikleri için bir mola yerinde durmuştuk. Ben de kahve içtim. Starbucks buldum ya kahve içmeden gider miyim hiç? Ama insan bu kadar deneyimden sonra fazla kafeinli şeyler içmemesi gerektiğini öğrenmez mi ya... Şuanda arabadayız işte. Zaten babam da hızlı kullanıyor, ben de midemin iyice çalkalandığını hissediyorum ve bu işin sonu pek iyiymiş gibi gelmiyor bana xD. Aslında belki de kahve içtikten sora arabaya binmek kötü yapıyordur beni. Çünkü okula giderken de kahveyi içtikten sonra metrobüse biniyorum. Hele de kahvaltı etmemişsem iyice kötü oluyor. (ki genelde evden çokmadan kahvaltıya pek vaktim kalmıyor.) Neyse yazmakla uğraşırken daha çok midem bulanıyor sanki. Ara versem iyi olur.

Dipnot: Starbucks'tan kupa aldım! Yay! Çok şekerler ve ben de tam bir kupa hastasıyımdır. Farklı farklı kupalar almaya bayılırım. Sanırımartık koleksiyon yapaya başladım...